Ben Strabon, Amasya’da dünyaya gelmiş bir coğrafyacı, tarihçi, gezgin ve filozoftum. Hayatım boyunca dünyanın çeşitli yerlerini dolaştım, farklı halkları ve kültürleri inceledim. Ancak tüm bilgi birikimimin temel taşlarını oluşturan yer, doğduğum ve ilk nefesimi aldığım şehir, Amasya’dır.
Amasya, Yeşilırmak’ın serin suları etrafında yükselen sarp kayalıklarıyla, doğanın en güzel şekillendirdiği yerlerden biridir. Pontus Krallığı’nın başkenti olan bu şehir, zengin kültürü ve stratejik konumuyla benim gibi bir bilim insanı için eşsiz bir ilham kaynağı oldu. Burada, şehrin görkemli manzaralarına bakarken coğrafyanın yalnızca toprakların şekliyle değil, halkların yaşam biçimleriyle de ilgili olduğunu anladım.
Şehrimin dağları, vadileri, bereketli toprakları ve su yolları bana doğanın insanlar üzerindeki etkisini öğretti. Amasya’nın sokaklarında büyürken, insanların kültürlerini, geleneklerini ve ticaretlerini gözlemledim. Pontus Bölgesi’nin her köşesini adım adım tanıdım ve bu bilgiler, kaleme aldığım *Geographica* eserimin yapı taşlarını oluşturdu.
Coğrafya kitabımda, Amasya’nın öneminden ve güzelliklerinden bahsetmeden edemedim. Yeşilırmak’ın bereketli sularını, çevresindeki dağların koruyucu duruşunu, bu topraklarda yaşayan halkların uyumunu anlattım. Amasya’nın vadisi, yalnızca bir geçit değil, aynı zamanda bir yaşam kaynağıdır. Şehir, ticaret yollarının kavşağında yer alır; bu sayede pek çok kültür burada birleşir ve harmanlanır.
Evet, gezgin olarak antik dünyanın pek çok yerini gördüm. Yunanistan’dan Mısır’a, Roma’dan Hindistan’a kadar pek çok bölgeyi dolaştım. Ancak her yolculuğumda, Amasya’nın bana kattığı değerleri yanımda taşıdım. Bu şehir, yalnızca doğduğum yer değil, aynı zamanda düşüncelerimin şekillendiği, dünyayı anlamama yardım eden bir yuvaydı.
Bugün hâlâ eserlerim okunuyorsa ve adım hatırlanıyorsa, bu başarımı Amasya’nın bana sunduğu zenginliklere borçluyum. Ben Strabon, Amasya’nın bir evladı ve antik dünyanın bir gözlemcisi olarak, bu eşsiz şehri kalbimde taşımaya devam ediyorum.