Ben, Pir Hamdullah Efendi, 1767 yılında dünyaya geldim. Aslen Kırşehirli olsam da, kaderin tecellisiyle ömrümün önemli bir bölümünü Amasya’da, hem bir çile hem de hizmet makamında geçirdim. Benim yolum, Hacı Bektaş Veli’nin nefesiyle şekillenmiş, Ehl-i Beyt sevgisiyle yoğrulmuş bir yoldur.
Osmanlı’nın 19. yüzyıl başlarında Bektaşîliğe karşı yürüttüğü tasfiye politikalarının bir sonucu olarak, ben de pek çok derviş gibi sürgüne gönderildim. Gönlümde dert, dilimde dua, elimde tesbih; varıp Amasya’ya yerleştim. Sürgün denilse de, ben bu şehri bir hizmet durağı, bir imtihan sahnesi olarak gördüm. Burada halkla bütünleştim, öğrettim, söyledim, yazdım ve yaşadım.
Savunmalarımda da söyledim: Ben, ne salt bir siyaset adamıyım ne de bir isyankâr; ben bir inanç eri, bir gönül insanıyım. Amasya’da yaşarken de bu çizgiden sapmadım. Cemlerde lokma pay ettim, dergâhlarda irfan anlattım. Çocuklara sevgi, büyüklere saygıyı öğrettim. Sürgün yıllarımın sonunda affedildim ama Amasya, kalbimin tahtına kurulmuştu bir kere.
1846 yılında bu dünyadan göçtüm. Ardımda dualar bıraktım. Türbem, hâlâ Amasya’dadır ve ziyaret edenlerin gönlünde bir huzur bırakır. Benim yolum, zorluklarla çizildi; ama o yolun taşları sabırla, sevgiyle, teslimiyetle döşendi.
Bugün beni anan, adımı duyan, yolumdan bir iz arayan herkese Amasya’dan selam olsun.